24 Haziran 2018 Pazar

Gödeli Mehmet

Kitap, yanlış saymadıysam, Memduh Şevket Esendal'ın 1910'lu yıllarda yazılmış (genellikle 1913) 15 öyküsünün toplandığı bir öykü kitabı.

Öykülerin kimisi iki sayfa, kimisi yirmi sayfayı geçmekte.

Yazarın Ayaşlı ile Kiracıları kitabını daha öncesinde okumuş ve beğenmiş olmakla birlikte maalesef öykülerini sevemedim. Elle tutulur 3-4 öykü ancak vardı kitapta. Diğerleri ya tam olarak ne anlatacağına karar veremediği, konusu tam belirli olmayan öyküler ki, bunları okurken ne anlatmaya çalışıyorsun diye sordum yazara sık sık, ya da öyküden ziyade anlık gözlemlerin kağıda dökülmesi gibiydi, olay görüş alanından çıktığı anda öykü de bitmiş çünkü. Sonu yarım kalmış hissi kitap boyunca beni takip etti.

Sevmediğim bir diğer şey ise yazarın cinsi münasebetle biraz bozmuş olmasıydı. Dönemine göre okumak gerekir diyecek olan okur sen bir dakika sus ve devam etmemi bekle. Cinsellik var diye hemen kötü diyorsunuz diyecek olan okur sana da bir çift lafım var, he canım biz cinsellik deyince kuduruyoruz, bağnazız biz lafını bile duymaya tahammülümüz yok haklısın, rahatladın mı? Öyleyse gel incelemeye devam edelim.

Sevgili nesini sevmedin ki anlat hele diyen okur kardeşlerim sizler için hemen açıklıyorum sebeplerimi.

Bu cinsel istek veya birisine arzu duymaktan ziyade biraz sapıkça bir tutumdu. Yani klasik "İstesem ben bunların hepsiyle yatarım, iki kur yapsam zaten onlar benim üstüme atlar, böyle de üstün meziyetli, marifetli bir erkeğim çünkü ben!" Türk erkeği tribinin (sözüm meclisten dışarı) kalem kağıtla hayat verilmiş hali gibiydi. Yani tam olarak şuydu diyemiyorum ama;

"Bu peynir ustası bayan hem genç, hem de beni coşturacak, başımı döndürecek, gözlerimi parlatacak kadar güzel kokuyor." 

Bu alıntıdaki durum örneğin kadın ile tanıştığı ilk dakikalarda ilk ilgilendiği şeylerden birisi oluyor, ya da

"Buraya kadar bayan ile birkaç söz de konuştuk. Adını sordum. <<Esin>> imiş. Soyadı da <<Salman.>> Kız imiş." 

Buradaki durum aynı kadına sorduğu ilk sorulardan birisi, yani kadınla ilgili kimdir, nedir, ne işle uğraşır gibi merak ettiği ilk şeylerden birisinin yanında kişi "kız" mı "kadın" mı olduğu!!? Bu etiketlerin ne anlamda kullanıldığını açık açık anlatmama gerek yok herhalde. SEVMEDİM! HOŞUMA GİTMEDİ BU KULLANIM!

Sonra kitabın en uzun öyküsü olan "Çamlıca'daki Konak" öyküsünde kim neden hikayeye sokulmuş, anlatılmak istenen neymiş bilemedim. Konak maşallah zaten Aşk-ı Memnu - Ziyagil konağı. :) Konağın kızı Besime sürekli gelen giden hamallara, uşaklara vs. yazılıyor, sonra olmuyor kapıda iki dakika bir postacı görüyor mesela ona halleniyor. :))) Neymiş kimmiş bir meraka düşüyor, bir taraftan da içten içe "Evleeneceeğğğğmm! Ev-le-neeccğğğ-ğğğeemm!" modunda ama ayran gönüllüğünden midir nedir evlenemiyor da bir türlü sonra siz nereye varacak bu hikayenin sonu derken pat diye bitiveriyor. Neyse ki öyküde sütçü yoktu.

"BESİME EVLENEBİLECEK Mİ!? NELER OLACAK!! BİR SONRAKİ KİTAPTA!! "

Tabi bir sonraki kitap falan yok öğrenemiyoruz. :)

Böyle işte... Sevdiklerim olmadı mı, oldu tabii.

Gödeli Mehmet, Baba Halil ve Yurda Dönüş öykülerini sevdim. Özellikle Yurda Dönüş kitabın en iyi öyküsüydü bence adamın saçma sapan kız mı kadın mı merakını saymazsak roman tadındaydı. Bu öykünün MŞE'nin yurt dışındaki elçilik görevlerinden birisinin bitimine doğru, doğu sınırlarımızdan girişinin öyküleştirilmiş anlatımı olabileceği yazılmış. Uzun süre yurt dışında kalmış bir adamın dönüşünde memleketinde kendisini yabancı hissettiği, her şeyin ona farklı ve değişmiş geldiği, ne bir kimseyi ne bir işi beğenmediği bir öyküydü ve yazım-anlatım olarak en başaralı olandı.

Son olarak kitapta eski kelime çok fazla var. Kitabın arkasına öykü öykü ayırarak bir sözlük iliştirmişler ama yine de okurken bu da biraz sıktı beni.

Yazar hakkındaki olumlu yargımı olumsuz yargıya dönüştüren bu kitaptan sonra bir daha ne zaman MŞE okurum bilemiyorum. Belki romanlarını denemeli yine konu hakkında bilgisi olan varsa tavsiyelere her zaman açığım.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Gerhart Hauptmann Hakkında Bir Özetleme

1 yıl olmuş neredeyse buralara uğramayalı..  Gerhart Hauptmann 'ın Dokumacılar kitabını okuyup, yazarın biyografisinden çok etkilendi...

Diri Gömülen